Evliyaya Eğri Bakma

Mevlana Hazretleri
Kıssadan Hisse

Evliyâ'ya Eğri Bakma, Kevn-ü Mekân Elindedir.

Mülke Hüküm Süren Odur, İki Cihân Elindedir.

Sen Onu Şöyle Sanırsın, Sencileyin Bir Âdemdir.

Evliyâ'nın Sırrı Vardır, Gizli Âyân Elindedir.

Mevlana Hazretlerinin Cenab-ı Zülcelâl Hazretlerinin katındaki kıymetini idrak edemeyen birçok insan günümüzde olduğu gibi yaşadığı dönemde de mevcuttu. Bu kimseler fırsat buldukça Mevlana Hazretlerinin hakkında dedikodu yapar ve kendilerince O’nu eleştirirlerdi. Ne var ki Maneviyat Güneşi Mevlana Hz.leri bunlara itibar etmez, onların hidayetleri için dua ederdi. Bazı zamanlarda ise Cenab-ı Zülcelâl Hazretleri bu dua bereketiyle onların hidayete erdiriyordu. Bu şekilde birçok kimse tövbe ederek hakikati gördü. Bunlardan Taceddin Mansur’un yaşadığı bir hadise şöyledir:

Mevlana Hazretlerine muhalefet eden Tâceddin Mansur isminde bir kimse daima Mevlana Hazretlerini inkâr eder, O’nun büyüklüğünü kabul etmezdi. Üstelik bunu adet haline de getirmişti. Her fırsat bulduğunda Mevlana Hazretlerine kötü ithamda bulunur; kendince; “Yok nasıl himmet edeceklermiş, nasıl onların vesilesiyle kurtuluşa erilecekmiş…” gibi sözler söylerdi. Allah dostlarına da, Tasavvuf yoluna da pek sıcak bakmazdı. İlmi ön planda tutar, gaybi bilgilerle, evliyaullahın manevi salahiyetlerini inkâr ederdi. Bunun yanında aşırı derece de kibirli olan Taceddin Mansur, kibrinden kimsenin uyarılarını da dikkate almazdı. Bu yetmezmiş gibi bir de kendisini ikaz etmeye kalkan kişiyi dövmekten beter ederdi.

Durum böyleyken bir gece kendisini iliklerine kadar titreten, muazzam bir rüya gördü. Öyle bir rüya ki rüyanın azameti bütün zerrelerine işledi.

Rüyasında, azap ehli bir kimsenin ateşten zincirlerle bağlanıp diğer bir Cehennem’e götürüldüğünü gördü.

Bu esnada bunların arasından dört kişi zahir olarak o azap gören şahsa;

—Ey şakî! Ehlullahın sözlerinden hiç bir şey bilmez misin? Okusan da O Allah dostlarının vesilesiyle bu azaptan kurtulsan; dediler.

O şahıs da:

—Ben, Allah erlerinin sözlerinden hiç bir şey bilmiyorum. Lütfeder de bana öğretirseniz, bu azaptan kurtulmama bir vesile, bir sebep olursunuz; dedi.

Hemen o dört kişiden her biri birer kelime öğretirler. O şahıs da o sözleri söyler söylemez, evliyaullahın şefaati ile Allah’ın rahmetine mazhar olarak hemen o azaptan kurtulur.

Bu rüyayı gören Tâcüddin Mansur, rüyadan dehşetle uyandı. Ancak tesirini üzerinden bir türlü atamadı. Çok farklı düşünceler içerisine daldı. Şimdiye kadar maneviyat ehli hakkında, Allah dostlarının gıyabında hele ki Mevlana Hazretlerinin şahsı ile ilgili ettiği sözleri, sahip olduğu düşünceleri bir bir gözden geçirdi. Tarif edilmez bir korkuya kapılmıştır. Hemen Mevlana Hazretlerinin dergâhına gitmeye, rüyasını O’na anlatarak tövbe edip affını istemeye karar verdi. Mahçup ve müteessir adımlarla Mevlana Hazretlerinin dergâhına geldi.

Mevlana Hazretlerini kapıda görüp O’na doğru ilerlerken, Gönüller Sultanı Şefkat ve Rahmet Deryası Mevlana da ona doğru gelip:

— Ey Molla Tâceddin! Elhamdülillâh, sizin inkârınız sebebiyle o esir Cehennem azabından halâs oldu. Çünkü bu taifenin kelimelerinden, Ehlullah’ın sözlerinden böyle kurtuluş çareleri vaki olursa, ya onlara sevgi ve muhabbet edenlere iltifat ve himmetleri nasıl olur, artık orasını düşünmek, tefekkür etmek lâzımdır, buyurunca, Molla Taceddin’in dayanacak takati kalmaz.

“Efendim beni affediniz, affım için Cenab-ı Hakk’a dua ediniz. Biz hata yaptık. Hakikati göremedik, kibrimize ilmimize mamur olup, Sizin gibi bir Hak dostunu incittik…” diyerek tövbe istiğfar edip, Mevlana Hazretlerinden af talep eder.

İlmini, kibrini, her şeyini bir tarafa bırakarak, O Gizli İlimler Cevherinin dervişlerinin arasına dâhil olma şerefine erip, Mevlana Hazretlerinin manevi evladı olur.

Allah dostlarına itiraz kapılarını açanların, kötü bir son ile ahirete göçtükleri keşif erbabı ve hakikat ehli tarafından bildirilmiştir. Allah dostlarına itiraz eden kimselerin muhakkak ki Allah’ın rahmetinden uzak kalmış demektir. Zira Allah-ü Teâlâ; “Kim Benim veli kuluma düşmanlık ederse Ben de ona harp ilan ederim.”, buyurmuştur. Birçok cahil yahut âlim kimse, Tasavvuf yolunu inkâr etmiş, Allah dostlarına iftira ve hakarette bulunmuştur. Muhiddin Arabî Hz.leri, Aziz Mahmud Hüdâi Hz.leri, Seyyid Nesimi Hz.leri, Hallacı Mansur Hz.leri, Şems Hazretleri ve kıssamıza bahsi geçen Mevlana Hazretleri gibi birçok evliya bu ithamlara maruz kalmıştır. Hakikate gönülleri mühürlü olan bu kimseler, hem Allah dostlarını inkâr etmişler, hem de onların temsil ettiği Rasulullah (sav) Efendimizi inciterek; Allah’ın gazabını üzerlerine çekmişlerdir. Kıssamızda bahsi geçen Tacüddin Mansur gibi Cenab-ı Hakk’ın hidayetinin yetiştiği kimselerde olmuştur. Zira Allah’ın rahmeti büyük, hidayeti sonsuzdur. Ancak herkes Tacüddin Mansur gibi tövbe nimetine eremeyebilir. Bunun için mutlak surette evliyaullahı inkâr ve onların yoluna muhalif hal ve tavırlardan kesinlikle uzak durmak gereklidir. Üstelik onları sevebilmek ve yollarına tabi olabilmek en birincil arzumuz ve duamız olmalıdır. Zira onların bir nefesi cümle belaların define, nice nimetlerin bizlere erişmesine vesiledir. Kıssamız bunu çok iyi örneklendirmiştir. Şayet böyle olmaz da Allah muhafaza inkârcılardan olursak ki bu çok feci bir haldir. Bu duruma düşenlerin halini, bu yolun büyüklerinin ifadeleriyle nakletsek, yerinde olur:

Seyyid Sıbgatullah Arvasi Hazretleri der ki: "Bu zamanda mürşid-i kâmillere, şeyh efendilere karşı münkirlik (inkârcılık) edenler, asr-ı saadette yaşamış olsalardı, Peygamber Efendimize karşı da Allah muhafaza itiraz ederlerdi"

Şeyhülislam Hirevi Hazretleri: "Allah dostlarına gizli ve aşikâr buğz etmek öldürücü zehirdir. Onları kötülemek, yermek, ayıplamak ebedi nimetten mahrumiyeti gerektirir. Allah, her kimin perişan olmasını dilerse, onu aleyhimize düşürür. Bizi ayıplamaya ve gıybetimizi etmeye başlar."

Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri buyurmuştur: "Ululuk sahibi Allah’ın kullarından, velilerden baş çeker, uzaklaşırsan bil ki onlar senden hoşlanmıyorlar, onlar seni istemiyorlar. Onların kehribarları vardır, meydana çıkarırlarsa senin saman çöpü gibi olan varlığını deliye döndürür, kendilerine çekerler. Kehribarlarını saklarlarsa derhal seni azgınlığa teslim ederler."