Baba ve Namaz

Abdullah Babanın Namazı
Abdullah Babanın Namaz Hakkındaki Sohbetleri ve Yaşantısı

Üstadımız Abdullah Baba (ks) Hazretleri ibadete çok hassasiyet ve itina gösteren bir zâttı. Efendi Hazretlerinin, namaz vakti gelince kıbleye yöneldiği sırada mübarek yüzünde bir renk değişikliği meydana gelirdi. O’nun namaza hazırlanışı, bizlere sanki Hz. Ali (kvc)’nin namazını hatırlatırdı. Ezan-ı Muhammedi okunurken ve kamet getirilirken müezzin;

“ Eşhedü Enne Muhammeden Rasulullah” şehadetine gelince, Cennet Mekân Üstadımız; “Ya Nuri Ayni Fi Hayati-d Dareyn-i Muhammed (sav)” -Ey iki cihanda gözümün nuru Muhammed (sav) - methiyesini üç kere okur, başparmağının tırnak üstlerini öper, göz kapaklarının üzerini mesh ederdi. (Şahadet esnasında bu şekilde söylemek müstehaptır.)

Abdullah Baba (ks) Hz.leri, farz namazlarını cemaatle birlikte kılardı. (Cemaatle namaz kılmak tek başına namaz kılmaktan yirmi yedi derece üstündür). Ayrıca, “Kim cemaatle kılınan namazın iftidah tekbirine imamla birlikte kırk vakit yetişirse, ona iki beraat yazılır. Cehennemden beraat ve münafıklıktan beraat eder”, hadisi gereğince namazın iftidah tekbirine yetişmeye de özen gösterirdi. Namazını tam bir gönül açıklığı ile kılardı.

Namazda rükû ve secdelerin uzun yapılmasını, rükû ve secdelerde acele edilmemesi gerektiğini söyler, kendisi de söylediklerini aynen uygulardı. Namaz dua ile tamam olduktan sonra bizlere bazı açıklamalarda bulunurlar şöyle söylerlerdi:

“Sizler; namazınızı kıldıktan sonra, Kur-an’ı Kerim okuduktan sonra, diğer ibadet ve taatlarınızdan sonra yaptığınız ibadetin nuru alnınızda belirir. Şeytan-ı lâin bu nura yaklaşamaz. Bir vesile ile o nuru almak için size türlü türlü vesvese verir. Yalan söylettirir, gıybet ettirir ve nihayetinde o nuru sizden alır. Gıybet ettiğiniz kimselere gönderir.”

Namaz hususunda çok titiz davranır ve bizlere de;

“Namaza gevşek davranmayın, devamlı abdest alın. Namaz vuslattır. Allah’ı sevmeye, yönelmeye, kavuşmaya en yakın an namazdır. Nafile namaz kılarken istediğiniz sureyi okuyun! Ne kadar uzun okursanız o kadar makbul olur!

Eğer sizler de kıldığınız namazların, yaptığınız ibadetlerin sevabını Peygamber (sav) Efendimize, diğer peygamberlere ve Allah dostlarına hediye ederseniz; kıldığınız namaz arz olunur ve size yedi yüz misli sevap verilir. Siz vefat ettikten sonra size şefaat edilir. Cennet-i Ala’da sizleri kendi makamlarına çağırırlar, izzet ve ikramda bulunup şöyle derler;

“Allah senden razı olsun! Sen dünyada iken beni hiç görmediğin halde; bana yaptığın ibadetlerinin sevabını hediye ettin. Ben de seni ona karşılık makamıma misafir ettim. Buyur! Gönderdiğin sevap kadar buradan faydalan” derler.

Bu şekilde sevabını hediye ettiğin ne kadar mübarek zât var ise; hepsi tek tek çağırır, misafir eder. Sizler de İNŞALLAH buna dikkat edersiniz.

Namaz kılarken, nefis ve şeytan size çeşitli vesveseler verir. “Kapı açık mıydı? Arkadan biri mi geliyor? Veya (kadınlara) çocuğun üstü mü açıldı?” gibi…

O anda “Ben Rabb’imin huzurundayım” diyerek o vesveseyi engellemeliyiz. Namazda ayetleri kulağımızın duyacağı kadar sesli okursak muhakkak vesvese azalır. Şeytanı lâin size bir secdede, bir de dua anında vesvese veremez. Namazı kıldıktan sonra “Benim namazım olmadı” diye hüküm vermeyin. Namazınız sahihtir ancak derece derecedir.

Namazdan sonra yaptığımız tesbihatın önemine binaen Peygamber Efendimiz (sav) Hz.lerinin şu hadisi şeriflerini bizlere söylerdi:

─Ben size, sizi geçenlere erişebileceğiniz, sizden sonrakileri geride bırakacağınız ve sizin yaptığınızı yapandan başka hiçbir kimsenin sizden daha üstün olamayacağı bir şeyi öğreteyim mi? diye buyurur. Bunun üzerine ashab:

─Evet, ey Allah'ın Rasulü (öğretiniz), derler.

Efendimiz (sav) de:

─Her namazın peşinden otuz üçer defa tespih (subhanallah), hamd (elhamdülillah) ve tekbir (Allah-u ekber) okursunuz, buyurdu. (Ebû Dâvud)

Abdullah Baba Hz.leri, günümüzde namaza karşı gerekli özen ve ehemmiyetin gösterilmediğini şöyle açıklarlardı:

Mekruh olan üç türlü namaz vardır;

Hamal Namazı: Üzerinde necis olur bekletirse, “Namazımı kılayım da sonra ihtiyacımı göreyim” derse, bu şekilde namaz kılmaya; Hamal namazı “kubur var” derler.

Seha Namazı: Sıkıştığı halde, “şu namazımı kılıyım da ondan sonra abdestimi bozayım” deyip idrarını tutanlara derler.

Avcı Namazı: Namaz içerisinde kendini Allah (cc) ile değil; etrafa bakarak meşgul edenlerin namazıdır. Bunların kılmış olduğu namaz da kabul olur; ancak sevabı az olur.

Efendi Hz.leri namazını cemaat ile kılıp dua edildikten sonra Kelime-i Tevhid’i (La İlahe İllallah) üç defa dört elif miktarı uzattırarak okuturdu. Hemen arkasından şu hadis-i şerifi okurlardı;

Peygamber (sav) Efendimiz , hadis-i şeriflerinde bizleri müjdeliyor; “Kim; namaz bittikten hemen sonra, cemaat ile Kelime-i Tevhid’i uzatarak açıktan gür bir sesle okursa, Allah-ü Teâlâ Hz.leri, o kulun dört bin günahını bağışlar” deyip kalkarlardı.

Şayet namazı ferden kılmış ise; muhakkak namaz sonu en az beş dakika tesbihat ile meşgul olur, Allah’ı zikrederdi.

Namaz sonu tesbihatı ise şöyle idi; otuz üç defa Ya Allah-u, yüz altmış altı defa Tevhid (La İlahe İllallah), yüz defa Ya Mü’min, yüz defa Ya Latif esmalarını okur, Otuz üç defa selamün kavlen min Rabbir-Rahim; dedikten sonra elini yüzüne mesh eder öyle kalkardı.

Efendi Hazretleri nafile ibadetlerle ve Allah’ı (cc) zikirle çok meşgul olurdu. Sabah namazını kıldıktan sonra kerahet vakti çıkıncaya kadar Allah’ı (cc) zikreder, güneş doğduktan kırk beş dakika sonra işrah namazını kılardı. Bir müddet istirahat ettikten sonra öğleden önce saat 9:30-10:00 gibi duha namazını kılar idi.

“Duha namazına ancak evvab (kendini Allah’a adayan) kişi devam eder” (Taberani)

Öğle namazının son iki rekât sünnetini dört rekât olarak kılardı. Çünkü öğle ve yatsı namazının son sünnetlerini iki rekâttan dört rekâta tamamlamak müstehaptır.

“Kim öğleden önce dört, öğleden sonrada dört rekât namaza devam ederse Allah (cc) muhakkak onu ateşe haram kılar.”(sünen ashabı)

Efendi Hazretleri akşam namazından sonra altı rekât evvabin namazına devam eder, arkasından oturduğu yerde iki rekâtta kabir namazı kılardı.

“Kim akşam namazından sonra altı rekât namaz kılarsa deniz köpüğü kadar olsa bile günahları bağışlanır.” (Taberani)

Efendi Hz.leri, yatsı namazının son iki rekât sünnetini dört rekât olarak kılardı. Zira; yatsı namazının son iki rekâtını dört rekâta tamamlamak müstehaptır. (sünen ashabı)

Abdullah Baba (ks), geceleyin kalkarak teheccüd namazını eda ederdi. Teheccüd namazının ardından sabah namazına kadar zikrullah ile meşgul olurlardı.

“Gece namazı kılmalısınız. Çünkü bu sizden önceki salihlerin âdetidir. Zira gece namazı kişiyi Allah’a yaklaştırır, günahlardan alıkor. Kötülüklere kefarettir. Bedenden hastalıkları giderir.” (Tirmizi)

Abdullah Baba (ks) Hz.leri başına sıkıntılı bir durum geldiğinde hemen Allah-ü Teâlâ Hz.lerine secde eder, Cenab-ı Hak’tan yardım isterdi. Hiçbir zaman o sıkıntılı durumda başka bir şeye meyletmez, Halikı Zülcelâl Hz.lerine tam bir teslimiyet gösterir, nihayetinde o işin sonu hayra tebdil olur idi.

Sabır ve namaz bütün sıkıntıların ilacıdır. Kur'an-ı Kerim’de mealen buyruluyor ki: “Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyiniz. Allah-ü Teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.” (Bakara – 153)

Üstadımız Abdullah Baba (ks) Hz.leri, güneş tutulması olduğu zamanlarda nafile namaz kılarlardı. Kendileri bir defasında Konya’da iken güneş tutulması zuhur edince, hemen iki rekât namaz kıldı ve namazın bitiminde bu konu hakkında;

“Böyle günlerde Allah’a sığının, Allah’tan affı mağfiret dileyin”, buyurdular.

Üstadımız Abdullah Baba (ks) Hz.leri; kaza namazı kılmamızı söyler, bu konuda titiz davranırdı. Namaz borcu ve oruç borcu olanların hemen bu borçlarını kaza etmeleri hususunda ikaz ve işaret buyururlardı.

Efendi Hazretleri yolculuğa çıkmadan önce iki rekât namaz kılarlardı. Keza bir Müslüman’ın yola çıkacağı zaman ya da yolculuktan dönüldüğü zaman iki rekât namaz kılması menduptur.

Bir camiye girdiği zaman da iki rekât tahiyyat-ül mescit namazı kılardı.

Cenab-ı Zül Celal Hazretleri; Üstadımın İslam’ı anlayıp yaşadığı gibi anlayıp yaşamayı bizlere de nasip eylesin. Himmetinden, feyzinden, bereketinden ziyadesiyle istifade edenlerden eylesin. (Âmin)

<